Yeni yılın ilk günleri, küresel gündemin hızla şekillendiği bir dönem oldu. Türkiye’de ekonomi politikalarından FED’in faiz kararlarına, ABD’deki enflasyon tartışmalarından Dünya Ekonomik Forumu’nun yaklaşan toplantısına kadar birçok önemli gelişme dikkat çekiyor. Bu hengamede ben de, her hafta yazdığım yazılarımı az geciktirdim sayılır, zira yılbaşı sonrası olası gelişmelerden ziyade yıllık bazı veri ve değerlendirmelerin ortaya çıkmasını bekledim. Bu yıl, teknolojik dönüşüm, yapay zeka çağının etkileri ve küresel ekonomik dengelerin yeniden tanımlanması gibi büyük meseleler etrafında şekilleniyor. 2025’in ilk günlerinde, geçen yılın önemli olaylarının etkilerini ve geleceğe dair umutları bir arada değerlendirmenin tam zamanı. Bu yazıda, küresel ekonomi ve teknolojik dönüşümdeki son gelişmeleri ve 2025’e dair öngörüleri kapsamlı bir şekilde ele alıyoruz.
Türkiye’de Ekonomi: Mevduat Faizleri Yeniden Gündemde
Türkiye ekonomisi, son yıllarda hem iç hem de dış dinamikler nedeniyle dalgalı bir seyir izledi. Ancak 2024 yılı, özellikle mevduat faiz oranlarının reel getirisiyle dikkat çekti. Uzun bir aradan sonra, mevduat faiz oranları, enflasyon oranını aşarak yatırımcılara reel kazanç sağladı. Bu durum, özellikle tasarruf sahiplerini yeniden Türk lirasına yönlendirdi ve ekonomik güvenin yeniden tesis edilmesine katkıda bulundu. TÜİK verileri, 2024 yılı boyunca mevduat hesaplarının %12 oranında artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu eğilim, ekonomik istikrarın artırılması adına umut verici bir tablo çiziyor.
2025 yılı için beklentiler, bu olumlu trendin devam etmesi yönünde. Ancak küresel ekonomik koşullar ve Türkiye’nin uygulayacağı maliye ve para politikaları bu süreci belirleyecek. Özellikle ihracata dayalı büyüme stratejileri, bu süreçte kritik bir rol oynayacak. Yerel üretimin artırılması ve ithalat bağımlılığının azaltılması yönündeki politikalar, hem ekonomik büyümeyi hem de piyasalardaki güveni destekleyebilir.
ABD Ekonomisi: Enflasyon, Covid-19 ve FED’in Kararları
ABD ekonomisi, 2024 yılında küresel ekonomiyi etkileyen en önemli oyunculardan biri olmaya devam etti. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’ın, Covid-19 teşvik paketlerinin enflasyona “biraz katkıda bulunmuş olabileceği” yönündeki açıklaması, bu dönemin ekonomik etkilerini anlamak açısından oldukça önemliydi. Pandemi süresince uygulanan geniş teşvik paketleri, Amerikan ekonomisinin toparlanmasına yardımcı olurken, yüksek enflasyon oranlarına da zemin hazırladı. Ancak 2024 yılı itibarıyla ABD Merkez Bankası (FED), enflasyonu kontrol altına almayı başardı ve uzun bir aradan sonra faiz indirimlerine başladı.
Faiz indirimleri, ABD ekonomisindeki toparlanma sürecini desteklerken, küresel piyasalarda da önemli etkiler yarattı. Düşük faiz oranları, sıcak para akışını artırarak gelişmekte olan ülkelere daha fazla sermaye girişine olanak tanıyor. Ancak bu durum, ABD doları üzerindeki baskıyı artırarak gelişmekte olan ülkelerin kur dalgalanmalarıyla karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler, bu süreçte hem fırsatları hem de riskleri dikkatle değerlendirmek zorunda.
Dünya Ekonomik Forumu: Yapay Zeka Çağında Yeni Ufuklar
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), Ocak 2025’te gerçekleşecek toplantısında önemli bir temayı masaya yatıracak: “Yapay zeka çağında güveni yeniden inşa etmek, büyümeyi yeniden hayal etmek ve gezegeni korumak.” Bu toplantı, yapay zeka teknolojilerinin küresel ekonomiye etkilerini, çevresel sürdürülebilirlik ve etik sorumluluklarla birleştirmeyi hedefliyor. WEF’in hazırladığı raporlara göre, yapay zekanın küresel iş gücü üzerinde dönüşüm yaratması ve yeni iş alanları açması bekleniyor. Ancak bu süreç, beraberinde veri güvenliği, etik sorunlar ve eşitsizlik gibi zorlukları da getiriyor.
Türkiye’nin, yapay zeka ve dijitalleşme konularında daha aktif bir rol üstlenmesi, bu sürecin kazanımlarını artırabilir. Özellikle tarım, sağlık ve eğitim gibi alanlarda yapay zeka destekli projelerin hayata geçirilmesi, hem ekonomik büyümeyi destekleyecek hem de toplumsal refahı artıracaktır. 2025’te bu dönüşüm süreçlerinde liderlik eden ülkeler, küresel ekonomik güç dengelerinde avantaj sağlayabilir.
Gelecek Senaryoları: 2025 ve Sonrası
2025 yılı, hem Türkiye hem de dünya için yeni fırsatların ve zorlukların yılı olabilir. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın öngörülerine göre, 2025’te küresel ekonomik büyüme oranlarının %3 seviyesinde olması bekleniyor. Ancak bu büyüme, jeopolitik riskler ve iklim değişikliği gibi faktörlerden etkilenebilir. Türkiye, bu süreçte hem ekonomik reformlar hem de sürdürülebilir kalkınma politikalarıyla öne çıkabilir.
Yapay zekanın getirdiği teknolojik yenilikler, ekonominin her alanında dönüşüm yaratmaya devam edecek. Özellikle tarımda akıllı sulama sistemleri, sağlık sektöründe dijital teşhis araçları ve lojistikte otonom sistemler, bu dönüşümün somut örnekleri arasında yer alıyor. 2025’te bu tür teknolojilerin yaygınlaşması, hem verimliliği artıracak hem de kaynak kullanımını optimize edecektir.
Kişisel Görüşler ve Beklentiler
2025’e dair beklentilerim, teknolojinin toplumsal faydayı ön planda tutarak ilerlemesi ve uluslararası iş birliğinin güçlenmesi yönünde. Türkiye’nin, teknoloji ve sürdürülebilirlik alanlarında yapacağı yatırımlarla küresel ekonomide daha güçlü bir yer edinmesi mümkün. Özellikle yapay zeka çağında, insan odaklı politikaların benimsenmesi, ekonomik büyümeyi desteklerken toplumsal refahı artıracaktır.
Dünya Ekonomik Forumu gibi etkinlikler, liderlerin ortak hedefler belirlemesi için önemli fırsatlar sunuyor. Gezegeni koruma çabalarının hızlanması ve yapay zeka teknolojilerinin etik kurallarla harmanlanması, gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir dünya yaratabilir. Bu süreçte, bireysel katkılar da en az küresel liderlerin kararları kadar önemli.