2025 yılı, küresel ekonomide dalgalanmaların yaşandığı bir dönem olarak öne çıkıyor. Hindistan’ın hızlı büyüme ivmesi ve Pakistan’ın istikrar arayışı, Asya’nın bu iki büyük ekonomisini gündemin merkezine taşıyor. Ancak, Mayıs 2025’te patlak veren Hindistan-Pakistan çatışması, ikili ticareti sekteye uğratırken küresel tedarik zincirlerinde de sarsıntı yarattı. Bu makalede, Hindistan ve Pakistan’ın 2025 ekonomik gelişmelerini, bu ülkeler arasındaki ilişkilerin küresel etkilerini ve Türkiye gibi ülkeler üzerindeki yansımalarını ele alacağım. Amacım, bu dinamikleri net bir şekilde ortaya koyarak ekonomik stratejilere ışık tutmak.
Hindistan’ın 2025 Ekonomik Yükselişi
Hindistan, 2025’te dünyanın en hızlı büyüyen büyük ekonomisi konumunu koruyor. Reel Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) büyümesi %6,4 seviyesinde seyrediyor ve ülke, nominal GSYH’de 4 trilyon dolar sınırını aşmış durumda. Enflasyonun Mayıs 2025’te %2,82’ye gerilemesi, özel tüketimi canlandırıyor ve iç talebi güçlendiriyor. İhracat, son on yılda %76 artarak Hindistan’ı küresel ticarette önemli bir oyuncu haline getirdi. Tamil Nadu gibi eyaletlerdeki seçimler, bölgesel yatırımları artırarak ekonomik büyümeyi destekliyor. Hindistan, 1 trilyon dolar daha ekleyerek dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Yabancı doğrudan yatırımlar (FDI), özellikle teknoloji ve imalat sektörlerinde yoğunlaşıyor. Ancak, Pakistan’la yaşanan çatışma, tedarik zincirlerini olumsuz etkiledi. Buna rağmen Hindistan, ABD ve Avrupa Birliği ile ticari anlaşmalarını güçlendirerek bu zorluğu telafi etmeye çalışıyor. Dijital ekonomi, fintech ve e-ticaretle büyüyor; 2025’te GSYH’ye 1 trilyon dolar katkı sağlaması bekleniyor. Bununla birlikte, işsizlik ve gelir eşitsizliği gibi iç sorunlar, büyümenin önündeki engeller olarak dikkat çekiyor. Hindistan’ın bu sorunlara çözüm bulması, sürdürülebilir büyüme için kritik.
Pakistan’ın 2025 Ekonomik İstikrar Arayışı
Pakistan, 2025’te daha mütevazı bir ekonomik performans sergiliyor. GSYH büyümesi %2,6 seviyesinde, özel tüketim ve yatırımların desteğiyle ilerliyor. Enflasyonun düşmesi ve yabancı yatırımların %20 artması, ekonomide istikrar işaretleri veriyor. Ancak, 2024-25 mali yılında büyüme, hükümetin %3,6 hedefinin altında kalarak %2,68 oldu. Gelecek yıl için %3 büyüme öngörülüyor, ancak reformların devamı şart. Tarım sektörü sınırlı büyüme gösterirken, sanayi ve hizmet sektörleri toparlanma sinyalleri veriyor.
Uluslararası mali destek programları, Pakistan ekonomisini ayakta tutuyor, ancak dış borç yükü büyümeyi zorlaştırıyor. Çatışma, sınır kapanmaları ve hava sahası kısıtlamalarıyla ticareti durdurdu, bu da ekonomik toparlanmayı yavaşlattı. Pakistan, ihracata dayalı büyüme ve vergi tabanını genişletme stratejilerine odaklanıyor. Ancak, jeopolitik gerilimler ve enerji maliyetleri, bu hedefleri riske atıyor. Pakistan’ın ekonomik istikrarı, reformların başarısına ve bölgesel barışa bağlı.
Hindistan-Pakistan Ticaret İlişkileri ve Çatışma
2025’te Hindistan-Pakistan arasındaki ticaret, Mayıs ayındaki çatışma nedeniyle durma noktasına geldi. Hindistan’ın Pakistan’a ihracatı (ilaç, kimyasal maddeler, şeker) 2024-25’te 447,7 milyon dolardı, ancak çatışma sonrası bu rakam sıfıra yaklaştı. Sınır kapanmaları ve hava sahası kısıtlamaları, lojistik maliyetlerini artırarak ticareti sekteye uğrattı. İki ülke arasındaki gizli ticaret hacmi, geçmişte 10 milyar dolara ulaşıyordu, ancak bu potansiyel şu an kayıp. Özellikle pamuk ithalatı gibi kritik alanlar, çatışmadan ciddi şekilde etkilendi.
Hindistan, çatışma sonrası küresel ticaretini güçlendirmek için alternatif pazarlara yöneldi. Pakistan ise uluslararası teşviklere bel bağlıyor, ancak ABD’nin diplomatik baskıları ekonomik manevra alanını daraltıyor. Çatışma, her iki ülkeyi de yeni ticaret stratejileri geliştirmeye zorladı. Bu durum, küresel piyasalarda tekstil ve enerji gibi sektörlerde fiyat dalgalanmalarına yol açtı.
Küresel Ekonomiye Yansımalar
Hindistan-Pakistan çatışması, küresel ekonomide önemli bir sarsıntı yarattı. İki ülke arasındaki doğrudan ticaret küresel hacmin %1’inden az olsa da, tedarik zinciri kesintileri milyarlarca dolarlık zarara neden oldu. Elektronik, tekstil ve kimyasal ürünler gibi sektörlerde aksamalar, lojistik maliyetlerini artırdı ve küresel enflasyonu tetikledi. Hindistan, alternatif pazarlara yönelerek bu etkiyi bir miktar azaltsa da, Pakistan’ın kırılgan ekonomisi daha ağır darbe aldı.
Yabancı yatırımlar Pakistan’da düşerken, Hindistan’da teknoloji ve imalat sektörlerinde artış gösterdi. Küresel enerji fiyatları, çatışmanın etkisiyle yükseldi ve Asya-Pasifik bölgesindeki ticareti olumsuz etkiledi. Çin ve ABD, bu boşluğu doldurarak piyasalarda avantaj sağladı. Uzun vadede, çatışma küresel yatırım iştahını azalttı ve bölgesel istikrarsızlığı artırdı. Bu durum, enerji ve gıda fiyatlarında dalgalanmalara yol açarak tüm dünyayı etkiliyor.
Türkiye’ye Etkiler ve Fırsatlar
Türkiye, Hindistan ve Pakistan’la olan ticaretinde dengeli bir pozisyonda. Hindistan’a tekstil ve makine ihracatı artarken, Pakistan’la güçlü ilişkiler 2025’te ticaret hacmini büyütebilir. Ancak, çatışmanın yol açtığı enerji fiyatı artışları, Türkiye’nin enflasyonunu olumsuz etkiliyor. Özellikle petrol ve doğal gaz ithalatındaki maliyet artışı, üretim ve tüketim fiyatlarını yükseltiyor.
Fırsatlar da mevcut: Türkiye, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilimde arabuluculuk rolü üstlenerek diplomatik ve ekonomik avantaj sağlayabilir. Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) genişletilirse, Türkiye’nin savunma sanayisi ve tarım ihracatı (örneğin zeytinyağı) bu pazarlarda büyüyebilir. 2024’te 150 bin ton zeytinyağı ihracatı yapan Türkiye, 2025’te 1,5 milyar dolar hedefliyor; bu, Hindistan gibi büyüyen pazarlarla güçlenebilir. Ayrıca, Türkiye’nin savunma sanayisi (SİHA’lar, Kızılelma), Pakistan’la mevcut işbirliklerini derinleştirebilir.
Sonuç
2025, Hindistan’ın ekonomik yükselişi ve Pakistan’ın istikrar arayışıyla şekillenirken, aralarındaki çatışma küresel ticareti ve tedarik zincirlerini sarstı. Türkiye, bu dinamiklerden hem etkileniyor hem de fırsatlar yakalıyor. Diplomatik arabuluculuk ve ticaret anlaşmalarıyla, Türkiye küresel sahnede daha güçlü bir konuma gelebilir. Ekonomik büyümeyi ve bölgesel barışı hedeflemeliyiz. Gelecekte, sürdürülebilir stratejiler ve uluslararası işbirlikleri, bu tür krizlerin etkisini azaltarak küresel ekonomiyi dengeleyecek.